Son Yörüklerin doğa ile barışık hayat mücadelesinin izinde

SDÜ'nün ''Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) Tespiti Projesi'' kapsamında Isparta'nın son göçer Yörükleri Sayar ailesinin kıl çadırda, doğa ile barışık yaşam hikâyesi belgesel hâline getirilerek kayıt altına alındı.

 

-''Yüzyılları aşıp gelen bilgelik''

Doç. Dr. Mustafa Genç: ''Isparta önemli bir göç yolu güzergâhında yer alıyor. Yörük kültürünün her ritüelinde yüzyıllar ötesinden deneyimlenmiş bir bilgelik vardır. Mesela çadır yapımında kıl malzeme kullanılır. Bunun nedeni çadırın içerisinde ateş yakıldığında dumanlar yukarı çıkar. Yağmur yağdığında içeri su girmeyecek bir özelliktedir. Akrep vb börtü böcek kıl çadırın altından girmez. Meteoroloji ve tedavi anlayışları farklıdır. Kendilerine özgü bitki kültürleri vardır.''

 

-Geçmişi kavramak, geleceği anlamak için

Süleyman Demirel Üniversitesi'nin (SDÜ) Bilimsel Araştırma Projeleri (BAP) tarafından fonlanan 'Isparta'nın Somut Olmayan Kültürel Mirası'nın (SOKÜM)'' somut çıktıları hayata geçirilmeye devam ediyor.

Yörük göçü güzergâhında bulunan ve önemli bir rota oluşturan Isparta'da son göçerlerin hayat hikâyesi CNNTURK'te Yapımcı Güven İslamoğlu'nun sunduğu Yeşil Doğa Programı'nda yayınlandı.

Atabey sınırları içerisindeki Yüveçce Yaylası'nda, Sarıkeçili Sayar ailesinin göç hikâyesi, yüzyıllar ötesinden deneyimlenen yalın bilgiler kayıt altına alındı.

-Isparta'nın son göçer Yörükleri

SDÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan Yardımcısı ve SOKÜM Koordinatörü Doç. Dr. Mustafa Genç, artık Yörük kültürünün kaybolmak üzere olduğunu söylüyor. Akdeniz bölgesinde 86 konar-göçer Yörük ailenin kaldığını kaydeden Genç, bunların 6'sının deve kervanı ile 80'inin ise traktör ve kamyon aracılığı ile göç yolculuğuna devam ettiğini anlatıyor.

Yörük kültürünün Isparta açısından da önem arz ettiğine işaret eden Doç. Dr. Genç: '' Isparta göç yolu güzergâhında. Özellikle Silifke (Mersin), Antalya tarafından gelen Yörük grupları geçmiş dönemlerde Aydın'a kadar gidiyorlardı. Ama artık bu süreç sona erdi. Artık il sınırları içerisinde göçler devam ediyor. Ve göçle beraber bu Yörük yaşamının içerisindeki bir çok ritüel de kaybolmaya başlıyor.

Onların kendilerine göre bir meteoroloji ve tedavi anlayışları var. Kendilerine göre bir bitki kültürleri var. Hayvanlarla aralarında bir iletişim var. Yani insandan uzak bir hayatın içerisinde oldukları için her hayvanı ile birebir iletişime geçiyorlar.

Kıl (kara) çadırın yapısı -onların börtü böcek diye adlandırdığı- özellikle yılan-çıyan gibi tehlikeli hayvanlar çadırın etrafına gelemiyor. Çadırın içerisindeki direklerin dahi kendi içerisinde bir anlamı var'' diyor.  

 

-Yaylalar her zaman özgürlüğün bir ifadesi olmuştur

''Güzel olan göç göçürür güzellere baka baka/ Çirkin olan çift sürer çamurlara bata çıka'' şeklinde bir Yörük şiirini paylaşan Doç. Dr. Genç: ''Çünkü diyor ki hayatın güzelliği ve asaleti yaylalarda. Osmanlı döneminde de zaman zaman Yörüklerin yerleşik hayata geçirilmesi yönünde müdahaleler yapılmıştı. Anadolu'da bu konuda birçok karşı duruşlar da vardır.

'Çadır evinden çıkarıldık/Delikli dama tıkıldık' diyor. Dam hep olumsuzluk olarak karşılanmış. Yaylalar ise her zaman özgürlüğün ifadesi olmuştur: ''Ev yapma eğlenirsin/Bağ dikme bağlanırsın/Çek deveyi sür koyunu/Çekdik sıra beylenirsin.''

-Dr. Öğretim Üyesi Tolacı: 'Yörük yaşantısını önemsiyoruz'

SDÜ Mimarlık Fakültesi'nden Dr. Öğretim Üyesi Seda Şimşek Tolacı da kıl çadır içerisindeki direklerin sayısının dahi tesadüfi bir seçim değil kültürel aktarım olduğunu söylüyor. Örneğin 5 direkli çadırın İslâmiyet'in 5 Şartı'na atıf yaptığına değinen Tolacı, her unsurun yüzyıllar öncesi deneyimlenmiş rafine bilgiden oluştuğuna işaret ediyor: ''Örneğin Türk kahvesi düzeneği. Bu parçalar iki yüz yıllık. Ne kadar süredir geldiğinin ve sürdürülebilirliğini gösterir önemli belgelerinden. Sayar ailesi bu nadide kültürün son anlatıcıları belki de. Her unsurun kayıt altına alınması bizim açımızdan önemliydi.''

 

-Denizden yaylalara göç rotası

Ailesi ile birlikte SDÜ belgeseline konuk olan Develer ile göç eden son Yörük Musa Sayar ise yüzyıllık deneyimlerini paylaştı: ''Eskiden Hıdırellez'de denizden göçtük mü yaylalara Sultan Dağı'na kadar giderdik. Aydın'dan Denizli'den Sultan Dağı'na rotasını izlerdik. ''

 

-İslamoğlu: ''Otlaklar giderek daralıyor, sürülerin sayısı azalıyor''

Yeşil Doğa Yapımcısı Güven İslamoğlu da Yörüklerin yaşamlarının Türk kültür yapısı içerisinde çok önemli bir yeri olduğunu savundu. Yörüklerin süregelen yaşamlarında değer ve ritüellerinin ya biçim değiştirdiğini ya da ortadan kalktığını kaydeden İslamoğlu, ''bu değişim ya da yok oluş kültürel mirasın devamlılığı açısından kaygı verici. Geçmişi kavramada, geleceği anlamada Yörük kültürü sadece Anadolu için değil aynı zamanda dünya için önemlidir'' diyor.

İslamoğlu otlakların giderek daralmasına, sürülerinin sayısının azalmasına karşın son Yörüklerin hayat mücadelesini devam ettirmeye çalıştığını ifade ediyor.

Yayın Tarihi: 26/08/2020
Okunma Sayısı: 623