Isparta'nın Kültürel Mirası: ''Kaybetmek Yok''

Isparta’nın Somut Olmayan Kültürel Mirası Tespiti Projesi, bilimsel çıktılar, ilham veren yayınlar ve yeni rotalar eşliğinde tüm hızıyla devam ediyor. II. Somut Olmayan Kültürel Miras Çalıştayı ulusal ve uluslararası alandan katılımcılar ile başladı. Çalıştayda SOKÜM tespitlerinin kaynak kişileri de gösteri yaptı, söz aldı.

Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilge Hürmüzlü Kortholt, 1 Haziran 2017’de başlatılan''Isparta’nın Somut Olmayan Kültürel Mirası Tespiti Projesi''ve ilk çalıştayın artık bir aşama ötesine geçtiğini söyledi. Tespitlerin yapıldığını, ilham verecek şekilde yayın ve belgesel hâline getirildiğini ve bunların da akademik ve bilim dünyasına tanıtmak gayesiyle II. Somut Olmayan Kültürel Miras Çalıştayı’nı düzenlediklerini belirten Prof. Dr. Hürmüzlü, sözlerine şöyle devam etti:

''Biz SDÜ olarak Isparta’da farklı bir yol izledik. Somut Olmayan Kültürel Miras tespitleri için disiplinler arası bir ekip oluşturduk. Ekip içerisinde arkeolog, mimar, sosyolog, etnoloji ve diğer bilim dallarından uzmanlarımız var. Ayrıca projeleri İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Isparta, Yalvaç ve Uluborlu Müzesi’ndeki uzmanlarla birlikte yürütüyoruz. En önemlisi de kaynak kişilerimiz. Hepsi de bize kucak açtılar. Kaynak kişilerimizin bir kısmını şu an burada ağırlıyoruz. Onlara da sonsuz şükranlarımı sunuyorum.''

SDÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Saltan da proje karşısında duyduğu heyecanı dile getirdi. ‘Endüstri 4.0’ olarak tanımlanan dijital çağda çok hızlı bir değişim yaşandığına atıf yapan Prof. Dr. Saltan, “bir nesil ötekini anlamıyor. Somut olan tarihi ve kültürel değerler korunabiliyor -en özgün örneği Göbeklitepe- ancak somut olmayan kültürel miraslar ne yazık ki dijital çağda yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. İşte bu noktada devreye bilim giriyor. SDÜ tam olarak bu değerlerin kayıt altına alınması, gelecek kuşaklara aktarılması için çalışıyor. Kişisel fikrim odur ki bu tür çalışmalar her kentte yapılmalıdır. SDÜ’nün ‘Isparta’nın Somut Olmayan Kültürel Mirası’ projesi hiç bitmeyecek. Yeni halkalar eklenerek yola devam edecek. Herkesin bilgisi olduğu üzere ilk çalıştayı 2017’de yapmıştık. Şimdi bilimsel çıktıları eşliğinde II. Çalıştayı düzenliyoruz. Bu yeni rotalar için yol gösterici olacak” dedi.

Ardından SDÜ Radyo Televizyon Uygulama ve Araştırma Merkezi (RATEM) tarafından hazırlanan SOKÜM kısa filmi gösterime sunuldu.

-Yeni Araştırma ve Uygulama Merkezi müjdesi

SDÜ Isparta’nın Somut Olmayan Kültürel Mirası Projesi II. Dönem Başkanı Doç. Dr. Mustafa Genç de yaptığı konuşmada projenin değerini hayatın içinden ve sarsıcı anekdotlarla paylaştı. Değerlerin çok hızlı bir şekilde yok olduğunu kaydeden Genç, “bakıyorsunuz düğün davetiyelerinde ‘lütfen çocuk getirmeyiniz’ yazıyor. İş öyle bir hâl alıyor ki o çocuk genç olduğunda katıldığı düğünde ne yapacağını bilmiyor. Ya da -hani psikolojisi olumsuz etkilenmesin- diye cenaze törenlerine çocuklarımızı götürmüyoruz. Ama öyle bir an geliyor ki o çocuk, nasıl ‘baş sağlığı dilenir’, o an nasıl davranılır öğrenemiyor. Bu negatif gerçekleri sonsuz şekilde sıralayabiliriz” dedi. SDÜ’nün Somut Olmayan Kültürel Miras Uygulama ve Araştırma Merkezi kurduğunu, yine Sözlü Tarih Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin de yapılandırıldığını kaydeden Genç, “sizlerle şu an bir müjde daha paylaşmak istiyorum.

SDÜ’nün Yörük Kültürü Uygulama ve Araştırma Merkezi kuruluşu Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından onaylandı. Resmî Gazete’de yayımını bekliyoruz” şeklinde konuştu.

Kültürel mirasların tek tek yok olduğunu belirten Genç, “Yalvaç’ta iki semer ustası kaldı. Isparta’da sadece bir kalay ustası kaldı. Türkiye’de tek olan mutaf, -ki II. Dünya Savaşı’nda kullanılan heybe, çuval vb. malzemeleri yapmıştır- Nuri Akkulak’ı şükür ki kayıt altına alabildik. Ve bu büyük ustamız bir süre önce 94 yaşında iken Hakk’ın rahmetine kavuştu.

Server Karakalem teyzemiz var. Ona ayrı bir başlık açmak; candan bir teşekkür etmek istiyorum. Bunların bilinmesi, kayıt altına alınması gerekiyor. SOKÜM’ün bilimsel çıktıları şu an için çok güzel. 100 köye gittik. Ve kültürel yolculuğumuz devam ediyor. Bize bu yolculukta can siperane destek veren, egoları bir kenara bırakıp sürece gönülden dâhil olan tüm bilim insanlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum. Ayrıca YÖK 100/2000 (Öncelikli Alan) Doktora Bursu Projesi kapsamındaki öğrencilerimize, kimliğini, geleneğini, bağlarını koruyan kaynak kişilerimize can-ı gönülden teşekkür ediyorum. Ve en özel teşekkürü SDÜ Rektörü Prof. Dr. İlker Hüseyin Çarıkçı ve Yönetim Kurulu’na gönderiyorum. Zira tüm imkânları bize seferber ettiler. Biz de karşılığını, hakkını vermeye gayret ediyoruz” şeklinde konuştu.

Keçiborlu’ya bağlı İncesu Köyü’nde yaşayan kaynak kişiler Hatice Öztaş, Emine Çevik, Şöhret Tuncel ve Hatice Ertuğrul da yöresel çalgı aletleri ile özgün türkülerini seslendirdi, halk oyunları gösterileri yaptı.

Protokol konuşmaları, kısa film gösterimi ve yöresel oyun sahnelenmesinin ardından II. Somut Olmayan Kültürel Miras Çalıştayı’nın oturumlarına geçildi.

Arkeoloji ve Sanat Yayınları Kurucusu M. Nezih Başgelen’in hazırladığı sunumu SDÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilge Hürmüzlü Kortholt gerçekleştirdi. Başgelen, sunumunda 1979 yılında Eğirdir Gölü ve Çevresi başlıklı çalışmadan bilgilere yer verdi. Prof. Dr. Bilge Hürmüzlü, SDÜ’nün Somut Olmayan Kültürel Miras projelerinde Başgelen’in çalışmalarından da faydalanacaklarını ifade etti.

Somut Olmayan Kültürel Miras Çalışmalarında Bursa Örneği başlıklı sunumu ise Bursa Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Daire Başkanı Aziz Elbaş gerçekleştirdi.

Çalışmalara 2004 yılında başladıklarını belirten Elbaş, 2010 yılında Bursa Araştırmaları Merkezi kurduklarını ifade etti. Bursa’nın 8.500 yıl önceye giden bir tarihi olduğuna atıf yapan Elbaş, tarihi mahalle kültürünü, çarşıyı, evleri, görenek, anane, sanatları, yaşayan insan hazinelerini kayıt altına aldıklarını söyledi. Kırsal alan çalışmaları kapsamında 17 ilçe ve bin köye gittiklerini ifade eden Elbaş, “adeta zamanla yarışırcasına kaynak kişiler anlattı, biz dinledik. Kayıt altına aldık. Bu süre zarfında 180 çocuk oyunu kayıt ettik örneğin. 40 yeni türkü bulduk. -Bunu çok önemsiyoruz- 8 Köy Müzesi kurduk. Her yıl ‘Sahne: Harmanyeri’ etkinlikleri düzenliyoruz. Şimdiye değin 100 bin değeri ‘Kent Belleği’ne kayıt etmeyi başardık. Ve çalışmalarımıza hiç ara vermeden devam ediyoruz” şeklinde konuştu.

SDÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yusuf Bilen de ‘Mezar Taşlarının Somut Olmayan Kültürel Mirasımızdaki Yeri ve Önemi’ başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Türklerin İslamiyet’e geçiş ile birlikte mezarlıklara yeni bir form verdiğini kaydeden Bilen özetle şöyle konuştu:

“Mezar taşları milletlerin tapularıdır. Mezar taşlarından pek çok bilim dalı faydalanmaktadır. Her bir mezar taşı âbide hükmündedir.

Isparta’da tarihi mezarlar açısından aslında çok zengin bir coğrafya. Ama ne hazin ki birçoğu yok edilmiştir. Ancak kalanları biz kayıt ettik. Çok yakın bir süreçte yayın olarak bilim dünyasına sunacağız.

Mezar taşı başlıkları da başlı başına bir yapıdır. Şekillerine göre kadın- erkek, mesleği, hangi döneme ait olduğunu kolaylıkla anlayabilirsiniz. Merkez İlçe’de; Karaağaç Mahallesi’nde çok güzel örnekleri var.

Isparta’da en eski mezar taşı ise Atabey’dedir. Beylikler Dönemi’nden kalma bir yapıdır. Sözün özü mezar kitabeleri, yazı, sanat, dîniî ve edebî, tarihi ifadeler ve motifler bağlamında çok değerlidir.”

Ardından II. Somut Olmayan Kültürel Miras Çalıştayının ikinci oturumlarına geçildi. İkinci oturumun başkanlığını Prof. Dr. Bilge Hürmüzlü Kortholt’un yaptığı çalıştayda kaynak kişi, keçe ustası Gencer Kondal kısa bir sunum yaptı.

Keçeciliği babasından miras olarak aldığını ve yaşatmaya gayret ettiğini belirten Kondal, “daha şimdiden ben de çocuklarıma öğretiyorum. Bu mirası korumak, yaşatmak istiyorum. Keçecilik zamana direniyor. Ama teknolojiye de özgün ruhunu bozmadan ayak uydurmaya başladık. Üretim aşamasında bazı etapları makine ile yapıyoruz. Eskiden mavi, siyah ve kahverengi renginde üretim gerçekleştirebiliyorduk. Şimdi 66 renge ulaştık.

Bu kadim sanatı tanıtmak gayesiyle kişisel çabalarımla 13 ülkeye gittim. Ürün çeşitlendirmesini yapıyorum. Eskiden sadece keçe üretirdik. Şimdi ayakkabı, terlik, çanta, yelek da üretiyoruz” dedi.

-''UNESCO'ya 17 SOKÜM unsuru kaydedilmiştir. Dünya'da ilk 5'teyiz''

Kültür ve Turizm Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü’nden Hasan Erkal da Somut Olmayan Kültürel Miras bağlamında gerçekleştirdikleri çalışmaları anlattı.

SOKÜM’ün Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) tarafından 17 Ekim 2003’de 32. Birleşimde karara bağladığını anlatan Erkal, “Türkiye Cumhuriyeti buna 2006’da imza atarak taraf olmuştur.

Somut Olmayan Kültürel Miras sadece bir coğrafyanın, kentin, ülkenin değildir. Bu insanlığın ortak mirasıdır. Bu doğrultuda çalışıyoruz.

Şimdiye kadar 17 Somut Olmayan Kültürel Mirası UNESCO’ya kayıt ettirdik.

Yine UNESCO Yaşayan İnsan Hazineleri Listesi’ne 49 kişi ve 1 grup kayıt ettirildi.

2003-2019 tarihleri arasında 69 yayın yaptık. Geleneksel El Sanatları destekleri veriyoruz. Yine ‘Bir Usta/Bin Usta’ projesini yürütüyoruz. Bu çalışma UNESCO’ya ‘İyi Koruma Örnekleri’ olarak sunuldu. Envanter çalışmalarımız da 81 kentte; tüm teşkilâtlarımızda devam ediyor. Şimdiye kadar 112 unsur kaydedildi. Tüm bu paylaştığım bilgiler ışığında insanlığın ortak mirasının kayıt edilmesi açısından UNESCO nezdinde en başarılı 5 ülkeden biri Türkiye’dir” dedi.

-Dr. Öğr. Üyesi Esmeralda Agolli Cenaze Evi Törenleri sunumu yaptı

SDÜ II. Somut Olmayan Kültürel Miras Çalıştayı’nın ikinci oturumunun son konuğu ise Tiran Üniversitesi’nden (Arnavutluk) Dr. Öğretim Üyesi Esmeralda Agolli oldu.

Agolli, Türkçe ‘merhaba’ diyerek başladığı sunumunu İngilizce yaptı. Agolli, ‘Kırsal Arnavutluk’taki Cenaze Evi Törenleri: Dini ve Kültürel Dinamiklerin Değerlendirilmesi’ başlıklı bir sunum yaptı.

Çalıştay, öğleden sonraki oturumlarla devam etti.

SDÜ II. Somut Olmayan Kültürel Miras Çalıştayı 20 Nisan’a kadar sürecek.

 

 

 

 

Yayın Tarihi: 31/08/2020
Okunma Sayısı: 362