Bir insana dokunmak: Prof. Dr. Mustafa Genç

Gazete Sağlam'da Kültür Sanat köşemizde ''Bir İnsana Dokunmak''  temalı köşe yazımızda bu haftaki kıymetli konuğumuz Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Genç.

 

Hülya Gülmez:

-Hocam hoş geldiniz. Sizi tanımak için kısaca nasıl özetlerdiniz?

Prof. Dr. Mustafa Genç:

-1974 Silifke'de (Mersin) doğdum. 1993'te Akdeniz Üniversitesi Isparta Meslek Yüksekokulu Halıcılık Programı'ndan, 1998'de Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü'nden mezun oldum.

2003'te Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Geleneksel Türk Sanatları Anasanat Dalı'nda yüksek lisans yaptım.2016'da Yıldız Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat ve Tasarım Anasanat Dalı'nda doktora verdim. 1998-2006 yılları arasında Afyon Kocatepe Üniversitesi'nde öğretim görevlisi; 2006-2017 Sakarya Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Halı Kilim Anasanat Dalı Öğretim görevlisi,  2017-2018 yılları arası Süleyman Demirel Üniversitesi'nde Dr. Öğretim Üyesi olarak görev aldım

2018'de SDÜ'de Doç. Dr.; 2024 yılında ise Prof. Dr. unvanı aldım.

30 Mayıs 2024 tarihinden itibaren de SDÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olarak görev yapıyorum.

Ulusal ve Uluslararası 100'ün üzerinde makale, bildiri, sergi ve kitabım bulunuyor.  Ulusal TV kanallarında kültür ve sanat programı hazırladım. CNN Türk, TRT Belgesel ve TRT2'de programlar yaptım.

İki yıldır TRT Antalya Radyosu'nda haftalık programlar yapıyorum. Isparta'nın Somut Olmayan Kültürel Mirası ve Isparta Kültürel Miraslar Projesi'nde yürütücü olarak görev aldım.

Sanat Eğitimi, Halı Tasarımı, Kökboyama, Somut Olmayan Kültürel Miras, Güncel Sanat Atölyesi konularında dersler veriyorum. Evli ve 2 çocuk babasıyım.

Hülya Gülmez:

-Konuya ilginiz ne zaman başladı?

Prof. Dr. Mustafa Genç:

-Doğanın tam kalbinde hayata gözlerimi açtım. Ben bir bahçenin ortasında doğmuş Yörük çocuğuyum. Çocukluğum, ortaokul yıllarım dağlarda, kara çadırda, kıl çadırda geçti. Doğayı, börtü böceği, ağaçları, ormanı, renkleri çocukluk çağında keşfettim.  Minimal hayatın faydasını ve değerini o küçük yaşta yakaladım. Doğanın saf, katışıksız, yalın hâli içerisinde ömür sürmeye başladığınız ân ilgi, sevgi de beraberinde geliyor zaten. Çocukluğum hep dokuma tezgâhının etrafında gelişti. Beş ablam ile birlikte büyüdüm. Çocukken biriktirdiklerim ile özüme; köklerime döndüm.

 

Hülya Gülmez:

-Çocukluk bağlantısı kısaca nedir?

 

Bütün arayışım çocukluğumda bıraktığım o renkleri yeniden bulmak için

Prof. Dr. Mustafa Genç:

-Köyümüzde bir boyacı teyze vardı. Onun yanına gittiğim de duyduğum his, kökboyama yapımı ânında renklerin dönüşümü, bitkiler hakkındaki bilgelik beni derinden etkiliyordu.

Öze bakarsanız hâlâ o duyguyu, coşkuyu, heyecanı, keşfetme aşkını taşıyorum. Aslında bütün arayışım da çocukluğumda bıraktığım o doğanın renklerini yeniden bulmak için…

Üniversite yıllarından itibaren hayatım iki bölüme ayrıldı: Bir kütüphaneler, iki doğa ana. Çok uzun yıllar Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde kökboyama üzerine çalıştım. Tarihi belgelerde, kaynaklarda uzun yıllar araştırmalar yaptım. Doğa anada da, çocukluğumda gördüğüm, öğrendiğim, deneyimlediğim hikâyeleri tekrar tekrar özümsedim.

Ve kökboyama üzerine  bilimsel makaleler ve kitaplar yazdım; keşifler yapıp dünya literatürüne kazandırdım. Ve hâlâ tutkuyla bu biricik, nadide kültürel unsuru anlatmaya, iyi koruma uygulamaları ile gelecek nesillere aktarmaya devam ediyorum. Bu alanda iyi bir hikâye anlatıcısı olduğumu düşünüyorum.

Hülya Gülmez:

-Ses ve müzik ilişkiniz nasıl? İlham almak için ne dinlersiniz?

Prof. Dr. Mustafa Genç:

-Çiçeklerin, bitkilerin, kuşların, börtü böceğin sesini dinliyorum.  Yûnus Emre’nin felsefesine inanıyorum. Doğayı korumacı bir yaklaşım benimsiyorum. Sürdürülebilirlik kavramı odaklı çalışmaya devam ediyorum.

Ve hâlâ bitkilerin dilini öğrenmeye çalışıyorum. Toprakla bağımı güçlendiriyorum. Doğal olarak konulara, olaylara farklı bir gözle bakmayı keşfediyorum. İlhamım doğa. Ve o çocukluğumda bıraktığım ve şimdi aradığım renklerdir.

Bilimin,  bilimsel bilginin ışığında o renkleri aramaya devam ediyorum. Aslında çocukluğumda bıraktığım o renklerin büyük bir bölümünü bulmayı, keşfetmeyi, bugüne aktarmayı, içerisinde bulunduğumuz yüzyılın ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde geliştirmeyi başardım. Ama yolumuz bitmedi. Keşfe devam…

Hülya Gülmez:

-Kariyeriniz boyunca yapmasaydım keşke ya da reddetmeseydim dediğiniz bir proje var mı?

Prof. Dr. Mustafa Genç:

-Keşke ifadesini hayatımın hiçbir evresinde kullanmamayı tercih ediyorum. Bu ifadeyi kullanmak yerine ''meğer'' diyorum:

''-Meğer o kararı vermemem gerekiyordu. ''

''-Meğer şu adımı daha erken atsam benim için daha sağlıklı bir karar olacaktı.'' şeklinde düşünüyorum.

Ama aldığım kararlardan büyük bir oranda memnunum. Hayatımın akışını değiştirecek, olumsuz yönde iz bırakacak, etki yaratacak bir problem olmadığı için ‘keşke’ gibi çok ağır ve telafisi asla ve kat'a mümkün olmayan bir sözcük kullanmıyorum.

Hülya Gülmez:

-Aileniz yaptığınız sanatsal etkinliklere, bu duruma ne diyor?

Prof. Dr. Mustafa Genç:

-Tekrar etmekte fayda var. Beş ablam ile birlikte büyüdüm. Çocukluğum hep tezgâhının etrafında gelişti. Bizim oralarda çeyiz kültürü çok önemlidir.  Ve çeyiz kültürünün içinde de evlenecek olan genç kızın en az 10- 15 tane dokumasının olması gerekiyor. Ve o dokumaların da bütün süreçleri evde ablamlar ve annem tarafından gerçekleştirilirdi. Kökboyama işleminden dokumasına kadar tüm evreler yapılırdı. Dolayısıyla ablamlar ve annem bu sanatların alaylı ustalarıdır. Ben ise hem alaylıyım hem de okullu.

Benim onlardan tek farkım hayatımın önemli bir diliminin de amfilerde, kütüphanelerde, arşivlerde tarihi belge ve kaynakları taramakla geçmiş olmasıdır. Ablalarım ve annem benim ustalarımdır.

Sonra eşim hep desteğim oldu. Hayat arkadaşı olmanın yanı sıra benim en büyük dayanağım oldu. Çocuklarım bir ara işimi kabullenmeseler de şimdi daha iyi anlıyorlar.

Hülya Gülmez:

-Örnek aldığınız sanatçılar kimlerdir?

Prof. Dr. Mustafa Genç:

-Hocalarım. Doğa. Renkler. Çiçekler, ağaçlar, orman, börtü- böcek…

Hülya Gülmez:

-Akademisyen olmanın yanları nelerdir hocam? Ya da sizi tatmin eden yanları?

Prof. Dr. Mustafa Genç:

-Kökboyama, 1900'lü yıllara değin özellikle Anadolu olmak üzere Türkiye'de çok yaygındı. Ama zamanla unutulmaya, yok oluşa sürüklenmeye başlamıştı.

Kimyasal olarak boyalar sentezlenmeye başlandıktan sonra yabancı şirketler özellikle halılar ve dokumalar üzerinde bir güç oluşturuyor. Isparta civarı, Ege Bölgesi, İzmir Limanı tamamen bu dokumaların ihracatında merkez hâline dönüştü.

O döneme ''şarkalı dönemi'' ya da ''şarkalı kumpanyası'' diyoruz. Londra atölyelerinde oluşturulan desenler Anadolu'da dokutulmaya başlandı. Halı, kilim ve kumaş dokumaları için istedikleri tek bir unsur vardı. Boyama olarak kimyasal şekilde sentezledikleri renkleri kullanmak.

Doğal boyaları, kökboyaları kullanmayacaksınız dediler. İlk etapta halı üreticileri buna karşı bir direnç gösteriyor. Ama sonrasında siparişler İngiltere'den geri dönünce buna daha fazla direnemiyorlar.

Hâl böyle olunca bu biricik, nadide sanat yok olmaya yüz tuttu. Biz bu kültüre yeniden can suyu vermeye çalışıyoruz. Ve dönüşümün başladığını görmekte bana güven ve mutluluk veriyor.

Kökboyama doğal kaynakları, biyolojik çeşitliliği korur. Yerel toplulukların kalkınmasına destek sağlar.

25 yıllık akademik hayatımda en çok mutlu olduğum ânlardan birisi şudur: Bir teyzenin o bitkileri toplayıp satarken ''-sebep olanlardan Allah razı olsun. Ne güzel oldu. Hayatımıza birisi dokundu-'' sözü beni inanılmaz şekilde mutlu ediyor.

İşte o coğrafyadaki toplumun kalkınmasına katkı sağlamış oluyorsunuz.

Ve ''Kültürel Miras' olarak kabul edilen bir unsuru siz var etmeye, devamlılığını sağlamaya çalışıyorsunuz. Bu noktada da çok önemlidir.

Çünkü bir yerde bitki toplanmaya başlandığında öbür tarafta onun üretimi gerçekleşiyor ve böylece ekosistem dediğimiz döngü kendi içerisinde devam ediyor.

Artık dünya çapında büyük şirketler, kökboyama alanında yeni kreasyonlar çıkarıyorlar.

Hülya Gülmez:

-Bu alanda kendini yetiştirmek, geliştirmek isteyenlere ne tür önerilerde bulunmak istersiniz?

Prof. Dr. Mustafa Genç:

-İstemek, inanmak ve inancının gereğini yapmak…

 

Hülya Gülmez:

-Yapmak istediğiniz en önemli projem dediğiniz konu nedir?

 

Yeni bir boya böceği keşfettik ve dünyaya açıkladık, mutluyum

 Prof. Dr. Mustafa Genç:

-Çok uzun yıllar üzerinde çalıştığımız bir keşfi yeni tamamladık. O proje beni çok mutlu etmişti. Dünyada 6 boyar böcek var. Biz öğrencim Araştırma Görevlisi Bengü Aydın ile birlikte yeni bir boya böceği keşfettik.

İspatladık. İtibarı yüksek, saygın, prestijli, uluslararası hakemli dergide bilimsel makale yayınladık. Ve dünyaya 7. Boya Böceği keşfini duyurduk. Bunu Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Doğal Boyama Atölyesi’nde yaklaşık 4 yıl süren bir çalışmanın ardından tamamladık.

Boya Böceği Keşfi, Textile Research Journal'de (Tekstil Araştırma Dergisi) yayımlandı. Artık dünyada 7 boya böceği bulunuyor. Son keşfi de biz; SDÜ'de gerçekleştirdik.

 

''Roma moru'' üzerine çalışma yapıyoruz. Yakın bir süreçte tamamlayacağız

 

Şu ân için ayrıntılarını paylaşamayacağım bir  bilimsel çalışmamız daha var. Roma Moru üzerine…

Roma moru, deniz salyangozundan elde ediliyor. Çok meşakkatli ve pahalı bir süreç olduğu için sadece Roma krallarının kullandığı bir renkti.

Ayrıntıları umut ederim bir başka röportajımızda paylaşma imkânı buluruz.

Hülya Gülmez:

-Size farklı sormamızı istediğiniz özel bir soru var mı?

Prof. Dr. Mustafa Genç:

-Kökboyama kadim bir Türk geleneğidir. Biricik Türk sanatıdır.

Son yıllardaki gelişmeler heyecan verici. Bize de ilham veriyor. Türk Kırmızısı mesela…

''Rubia tinctorum'' bitkisinden elde edilen Türk kırmızısı alanında yaşanan gelişmeler çok iyi. Gelecek için umutluyuz.

Özet olarak kökboyama, küresel ısınma ve bunun yarattığı küresel iklim değişikliği, kuraklık, gıda ve su açlığı gibi büyük, yakıcı, yıkıcı, yok edici tehlikelere karşı çok değerli, etkin, etkileyici, ölçülebilir önlemler sunmaktadır.

Çok değerli bir faydası da saf, doğal, sağlıklıdır. Hiçbir kimyasal ve dolayısıyla kanserojen etki yoktur.

Şu ân dünyada en saygın, en prestijli tekstil firmaları özellikle bebek, çocuk ve hassas gruba giren ileri yaş insanlara özel kökboyama kreasyonları çıkarıyor.

Kökboyama, sürdürülebilir kavramı için de paha biçilemez bir önemdedir. Teşekkür ederim.

 

Yazar Hülya Gülmez'in röportaj yayınını incelemek için lütfen tıklayınız.

 

 

Textile Research Journal (Tekstil Araştırma Dergisi) akademik yayın

 

 

 

Yayın Tarihi: 27/07/2024
Okunma Sayısı: 113