Ben bütün Dünya'yı maviye boyamaya çabalarken çocuklar acımasızca öldürülüyor

Dünya'da 6 böcek türü renklendirme (kumaş boyama- tekstil), gıda ve kozmetik alanında kullanılıyor. SDÜ'lü akademisyen Prof. Dr. Mustafa Genç,  buluşu ile yeni bir alan daha açtı. 'Dactylopius opuntiae' isimli böceğin haslık değerleri yüksek kırmızı ve tonlarında renk verdiğini keşfetti. Bilimsel yayın ile Dünya'nın 7'nci renk veren boya böceğini literatüre kazandırdı. TRT Antalya Radyosu'na röportaj veren Prof. Dr. Mustafa Genç, çocukların vahşice öldürüldüğü savaşlardan küresel iklim değişikliğinin getirdiği yok oluşlara; israf ve tüketim çılgınlığından geleneksel değerleri küçümsemeye; vicdan, şefkat ve merhamete kadar genel şemsiyede evrensel değerlere çarpıcı yaklaşımlar getirdi:

 

-Vicdanımızı, duyarlılığımızı kaybetmememiz gerekiyor

''Ben bütün Dünya'yı maviye boyamaya çabalarken çocuklar acımasızca öldürülüyor. Binlerce çocuk ölürken Dünya sessiz kalabiliyor. Bu vicdanımızı, duyarlılığımızı kaybetmemiz gerektiğine inanıyorum.''

 

-Bütün arayışım Doğa Ana'nın o renklerini yeniden bulmak için

''Doğaya çıkıyorsunuz. Yeşilin onlarca tonunu görüyorsunuz. Mevsimler değişiyor. O mevsim geçişi arasında yine renklerin milyarca tonu ile karşılaşıyorsunuz. O açık yeşilden başlayan ağacın yaprağı sonbahar sonuna kadar sarı ve kızıla dönüşüyor. Yaprak tamamen çözünüp toprak oluncaya kadar tüm süreçleri gözlemliyorsunuz. O renklerin kendiliğinden oluşması süreci beni çok etkilemişti. Bütün arayışım çocukluğumda bıraktığım o Doğa Ana'nın renklerini yeniden bulmak için. ''

 

-Üniversitelerin görevleri bellidir: Biz SDÜ olarak ispat sunduk. Katma değeri yüksek bir ürün var

Dünya'da üniversitelerin görevleri bellidir. Üniversiteler, sanayiye, endüstrilere yol açar. Yöntem öğretir. Biz SDÜ olarak işin bilimsel ve üretim kısmını tamamladık. Türkiye'ye bu anlamda ciddi bir getiri sağlanacağını gösterdik. Bundan sonra üretim sürecinin hızlandırılması gerekiyor.

 

 

-SDÜ'nün buluşu bilimsel literatüre girdi, Dünya'ya anlatıldı

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Güzel Sanatlar Fakültesi (GSF) Dekan V. Prof. Dr. Mustafa Genç, boya böcek ailesine yeni bir tür ekledi.

Dünya'da 6 böcek tekstil (kumaş boyama), gıda ve kozmetik alanında kullanılıyor.

SDÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Genç, buna doğal boyamada kullanılabilecek yeni bir tür keşfetti. Bu buluş ile birlikte Dünya'da tekstil, gıda ve kozmetikte kullanılabilecek boya böceği sayısı 7'ye yükseldi.

Prof. Dr. Mustafa Genç, yüksek lisans öğrencisi Bengü Aydın ile birlikte yaptığı bilimsel çalışmaları ispatları ile birlikte yayımladı.

 

-Bilimsel yayını okumak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

Akademik makale

 

Textile Research Journal (Tekstil Araştırma Dergisi) Bilimsel Keşif- Akademik Makale- PDF Dosyası

 

 

SDÜ GSF Dekan V. Prof. Dr. Mustafa Genç, 7. Boya Böceği keşfini tekstil endüstrisinin itibarı yüksek, saygın ve prestijli yayın kuruluşu olan Textile Research Journal'in  (Tekstil Araştırma Dergisi) Şubat 2024 sayısında yayımladı.

 

Dergiye ulaşmak için lütfen aşağıdaki linki tıklayınız:

https://journals.sagepub.com/home/trj

 

-Genç: ''Katma değeri yüksek bir gelir sağlayacak keşif''

SDÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Genç, katma değeri yüksek bir gelir sağlayacak olan keşfi TRT Antalya Radyosu'nda 'Hayatın İçinden' Programı'nda anlattı.

Hatice Aslan Ersan'ın 'Kentini Yazanlar' tematik konu başlığı ile sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Mustafa Genç, buluşun Dünya'ya ve Türkiye'ye sağlayacağı artı değerleri anlattı.

İşte o röportajın tam metni:

 

Hatice Aslan Ersan:

Özellikle doğal boyalarla ilgili yaptığı çalışmalarla adından söz ettiren, kendi adıyla anılan bir ekolün yaratıcısı olarak dikkat çeken değerli bilim insanı; Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Genç dünya tekstil endüstrisini etkileyecek bir buluşa imza attı. Keşif, ''Doğal Kırmızı Boya Üretiminde Kullanılma Potansiyeli Yüksek 7. Yeni Böcek Türü'' başlığıyla bilimsel bir dergide yayımlanarak dünyaya duyuruldu. Öncelikle çalışma fikri ne zaman, nasıl aklınıza düştü? Hangi tür bir böcekten bahsediyoruz. Neler yaptınız? Neler keşfettiniz? Ayrıntıları paylaşır mısınız?

 

-SDÜ olarak ülkemizin bilimine, sanatına, kültürüne katkı sağlamanın mutluluğunu yaşıyoruz

Mustafa Genç:

Boyamanın hikâyesi çocukluğumla, yaşadığım coğrafyayla başlıyor. O coğrafyanın renkleriyle başlıyor. Keçi güderken o yeşilin, mavinin tonlarını görmemle başlıyor. Annemle birlikte eşeğin üzerinde iplikleri götürdüğümüz Hatice teyzenin boyahanesi ile başlıyor. Silifke'de (Mersin) boyahanelerde geçen bir süreçtir bu hikâye.

Doğaya çıkıyorsunuz. Yeşilin onlarca tonunu görüyorsunuz. Mevsimler değişiyor. O mevsim geçişi arasında yine renklerin milyarca tonu ile karşılaşıyorsunuz. O açık yeşilden başlayan ağacın yaprağı sonbahar sonuna kadar sarı ve kızıla dönüşüyor. Yaprak tamamen çözünüp toprak oluncaya kadar tüm süreçleri gözlemliyorsunuz. O renklerin kendiliğinden oluşması süreci beni çok etkilemişti. Bütün arayışım çocukluğumda bıraktığım o Doğa Ana'nın renklerini yeniden bulmak için.

Akademik anlamda ise dokuma kültürü, doğal boyama ve Türkiye'deki doğal boyar madde kaynakları üzerine çalışmaya başladım.  Türkiye'nin neredeyse tüm boyacıları ile yüz yüze şekilde alan araştırması gerçekleştirdim 27 yıllık süreç içerisinde.

2008- 2012 yılları arasında da Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde boya kaynakları ve boyahaneler ile ilgili araştırma gerçekleştirmiştim.  

Hep merak ettim. Soru sordum. ''Geçmişte boyama nasıl yapılıyordu? Üretim noktaları neresi idi? Hangi boyar madde kaynakları kullanılıyordu? Bunlar hangi alanlarda daha çok verimli idi?'' şeklindeki soruların yanıtlarını aradım.

Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde boyar madde kaynakları ile ilgili bir ipucu yakalamıştım: ''Boyar böceklerinin de Osmanlı döneminde denendiğini, ama çok sıcak bakılmadığını, veriminin de düşük olduğunu'' ifade eden bir kayda rastlamıştım.  

Kıyı şeritlerinde; sıcak bölgelerde -özellikle Antalya, Adana ve Mersin- '' kaktüs türleri üzerindeki böceklerin boyama alanında denendiğini tarihi belgelerde görmüştüm. Dikenli yemiş'' olarak da adlandırılan frenk meyvesi ya da kendiliğinden yetişen kaktüs türlerini odak noktama aldım.

Kıyı şeritlerinde kaktüs türlerini incelemeye başlamıştım. Soru şuydu:

''Acaba Osmanlı döneminde denenen boyar böcek bu kaktüslerin üzerinde mi?''

Bir zaman sonra öğrencilerimizden birisi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde (KKTC) bir böcek türü gördüğünü söyledi.

2021 yılında Entomolog Prof. Dr. Gökhan Aydın ile birlikte KKTC'ye gittik. Anılan ülkenin ilgili mercilerinden izin alarak Lefkoşe ve Girne'de bir dizi çalışma gerçekleştirdik. Orada frenk meyvesi bitkisinin üzerindeki böceklerin -aslında çok ciddi bir zararlı. Rekolteyi direkt olumsuz yönde etkiliyor- Osmanlı döneminde üzerinde çalışılan tür olabileceğini düşündük.

KKTC'de Tarım Bakanlığından izin alarak Türkiye'ye; Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Doğa Boya Laboratuvarına getirdik. Yüksek lisans öğrencim Araştırma Görevlisi Bengü Aydın ile beraber 3 yıl boyunca uygulamalarını gerçekleştirdik.

Sonuçlarının kanıtlanması ve bilimsel olarak da tekrarlanabiliyor olması gerekiyordu. Testleri, haslık değerleri vd. süreçleri için uzun ve meşakkatli bir dönem yaşadık.

SDÜ Doğal Boya Laboratuvarında elde edilen çıktıları bir de uluslararası akreditasyonu olan bir kurumda -İstanbul-  çalışmaların ispatını kontrol ettik. Çıktılara baktığımız ân güzel bir kırmızı renk elde ettiğimiz gördük.

Her iki laboratuvar testlerinden sonra gördük ki boyar madde içeriği, haslık değerleri çok yüksek seviyede çıktı. Diğer türlere kıyasla daha yüksek boyar madde potansiyeli olduğunu keşfettik.

Sonra akademik anlamda yayın sürecini başlattık. Ve üçüncü yılın sonunda dünyanın en iyi tekstil dergilerinde yayın kabul gördü. Ve bizde dünyaya, Türkiye'den bir buluşu 7'nci Kırmızı Renk Veren Boyar Böceği olarak duyurduk. -Şu âna değin dünyada 6 tane kırmızı renk veren boyar böcek bulunuyor.-

Biz de ''Dactylopius opuntiae''ı kırmızı renk veren yeni boyar böceği olarak dünya literatürüne dâhil etmiş olduk.

Böylece Süleyman Demirel Üniversitesi olarak ülkemizin bilimine, sanatına, kültürüne katkı sağlamış olmanın mutluluğu ile çalışmalarımızı devam ettiriyoruz.

Hatice Aslan Ersan:

Bu keşfin, bilimsel buluşun tekstil endüstrisini katkı sağlayacağını söylediniz. Zaten alan üzerine çalışıyorsunuz. Keşif endüstride nasıl kullanılacak?

 

Yeni keşfin renk tonu, haslık değerleri çok yüksek, boyar böcekleri de çok pahalıya satılır

Mustafa Genç:

Aslında kullanım alanı çok geniş. Biz de bu alanda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Kırmızı ve mor renk tonlarını bu böceklerden elde edebiliyoruz. Hatta bazı gazlı içecekler hakkında sürekli konuşulur; 'böceklerle renklendiriliyor' şeklinde.  Aslında bu doğrudur. Bazı gazlı içeceklerin içindeki en doğal olan kısım da koşnil böcekleridir. En zararsız kısmı bu koşnil böceğidir. Ama en çok tepki alan yön de budur. Burasını açıkçası çok garipsiyorum.

Böcek doğal bir boyar madde kaynağıdır.

Biz bunun tekstil endüstrisinde kullanılabilirliğini ortaya koyduk. Bu gıda ve kozmetik sektöründe de çok yaygın şekilde kullanım alanına sahiptir aslında. Boyar böceği sadece tekstil değil bütün disiplinlerde yaygın olarak kullanıldığında sağlık ve ekonomik açıdan güzel etkilerinin olacağını biliyoruz. Bununla ilgili zaten çalışmalarımız da devam ediyor.

Daha önce yapılan çalışmalar var. Meksika ve Kanarya Adaları'ndan getirilen koşnil türlerinin 16'ncı yüzyıldan sonra Avrupa'da boyama amaçlı kullanıldığını biliyoruz. -Zaten Osmanlı'da Meksika'dan getirdiği koşnil böceğini boyar madde olarak kullanmayı denemişti.- Günümüzde de Türkiye'de olduğu gibi Avrupa'da renk veren böcekleri boyar madde kaynağı olarak kullanıyor.

SDÜ ve Türkiye olarak dâhil ettiğimiz yeni boyar böceği de tekstilde, gıdada ve kozmetikte yeni bir renk tonu olarak kullanılabilir. Zira yeni keşfettiğimiz böceğin renk tonu ve değerleri çok yüksek. Böylece yeni bir alan açılmıştır.

Hatice Aslan Ersan:

Pekâlâ. Bu böceği KKTC'den getirdiğinizi söylemiştiniz. Türkiye'de bu böcek türüne rastladınız mı? Bu böceğin kaynağı ne olacak? Onu üretecek misiniz?

 

-KKTC'den Antalya, Adana ve Mersin'de üretimi için izin aldık, iş yatırımcılara geldi

Mustafa Genç:

Türkiye ve KKTC yakın iklim şartlarına sahiptir. Lefkoşe ve Girne koşullarına yakın coğrafyalarda üretim sürecinin geliştirilmesine yönelik olarak KKTC Tarım Bakanlığı ve ilgili mercilerden izin aldık. Türkiye'ye getirdik ve Antalya'da üzerinde çalıştığımız noktalarda aşılamasını gerçekleştirdik.

2023'te aşılama yapılan noktaları kontrol ettik. KKTC'deki aynı verimi aynı şartlarda sağladığını ve bunun da boyar madde kaynağı olarak kullanılabileceğini gördük.

Şu ân Türkiye bütün bu boyar madde kaynaklarını ithal etmektedir.

Bu kaktüs türleri özellikle Akdeniz'de -Antalya, Mersin, Adana- çok rahat bir şekilde yetişen ve kendiliğinden olan bitkilerdir. Yani ayrıca bir ekim, tarım alanı oluşturmanıza da gerek yok. Tabiî ki profesyonel üretimlerle bu da sağlanacaktır ilerleyen zaman içerisinde.

Biz keşfettiğimiz yeni türün bu kaktüsler üzerinde de boyar madde verebilecek kapasitede olduğunu bilimsel olarak kanıtladık.

Bir başka ifadeyle Türkiye'de bunun bir üretim süreci gerçekleşmiş oldu. Bundan sonra sanayi, üniversite, bu alana ilgi gösteren sektör temsilcileri ile bir araya gelip profesyonel anlamda bunun üretiminin yapılmasına odaklanmaktır. Türkiye'ye ekonomik anlamda yüksek katma değer sağlayacaktır. Üreticilere de çok ciddi bir girdi sağlayacaktır. Bu odak bağlamında çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Hatice Aslan Ersan:

Tekstil endüstrisi sizin bu yeni keşfinize ilgi gösteriyor mu? Bundan sonraki süreçte neler bekliyor bu çalışmayı?

 

-Tarım ve Orman Bakanlığı, büyükşehir ve ilçe belediyeleri bu konuda destek sağlayabilir

Mustafa Genç:

Dünya'da üniversitelerin görevleri bellidir. Üniversiteler, sanayiye, endüstrilere yol açar. Yöntem öğretir. Süreçte de beraber çalışmalar gerçekleştirerek ülke ekonomisine ve geleceğe yönelik faydalı çalışmalar ortaya koyar.

Biz SDÜ olarak işin bilimsel kısmını tamamladık. Üretim kısmını tamamladık. Bundan sonra müteşebbislerin bize vereceği desteklerle -bunlar yerel yönetimler olabilir. Tarım ve Orman Bakanlığı, büyükşehir, ilçe belediyeleri- olabilir. Sağlanacak destekle üretim sürecini geliştirerek Türkiye'ye bu anlamda ciddi bir getiri sağlamayı hedefliyoruz.

Bundan sonraki çalışmamız artık işin ikinci adımını teşkil ediyor. Biz bilimsel olarak bunun tekstil, gıda ve kozmetik sektöründe uygulanabileceğini bilimsel olarak ortaya koyduk. Bilimsel açıdan ispatladık. Bundan sonra da hepimizin bir araya gelip üretim sürecini hızlandırmamız gerekiyor. Bunun da gerçekleştirilebilecek bir hedef olduğunu düşünüyoruz.

 

Hatice Aslan Ersan:

Türkiye'de dikenli yemiş, frenk meyvesi, KKTC'de babutsa denilen bu bitkinin su istemeyen, kırsalda, taşlık alanlarda kendiliğinden yetiştiğini ifade ettiniz. Kırsalda yaşayan kişilerin de faydasına olacak bu projede böcekler nasıl getirilecek buralara? Ya da böcek üretimi belirli bir plan dahilinde mi yapılacak?

 

-Kırsalda yaşayan herkese isterlerse SDÜ olarak gönüllü şekilde destek vereceğiz

Mustafa Genç:

Bizim temel hedefimiz şu: Anadolu'nun bir köyünde bir teyze topladığı papatya bitkisinden kök boya elde ediyor. Bitkiyi satarak gelir sağlıyor. Ve ''sebep olanlardan Allah razı olsun. Ne güzel. Ben de hayatımı kazanıyorum'' sözüdür. Biz de buradan da hareket ediyoruz. Tabiî ki bu işin profesyonel üretimleri sektörle, ticaretle uğraşanlarla gerçekleşecek. Ama biz bu işin üretimini yapmak isteyen kırsalda hayatını idame ettiren herkese gönüllü olarak bu desteği vereceğimizi SDÜ olarak ve ben söylüyorum.  Zaten çok zor olmayan bir üretim süreci.

İlgi gösteren, bizi dinleyen, böyle bir üretim sürecine katılmak isteyen herkese de bu konuda sizin aracılığınız ile destek olacağımızı da belirtmek istiyorum.

 

Hatice Aslan Ersan:

O zaman biz de çağrınızı yineleyelim buradan: Dactylopius opuntiae'I üretmek isteyenler olabilir. Şunu da sormak istiyorum: Siz çocukluğunuzdan beri boyar maddeler üzerine çalışıyorsunuz. Bitkiler ilk akla gelenler. Böceklerden de bahsediyoruz sürekli. Son dönemde geleneksel, doğal ürünler ve sürdürülebilirlik kavramına bir yöneliş var dünya genelinde. Bu tür çalışmaların geleceği konusunda neler düşünüyorsunuz?

 

Mustafa Genç:

Meseleye ticari ve üretim anlamında baktığımız ân önünün tamamen açık olduğu bir süreç olarak değerlendiriyorum. Çünkü son dönemlerde hepimizin ilgisi o çocukluğumuzda yediğimiz gıdaların tatları, kokularıdır. O küçüklüğümüzdeki doğal ortamlar… Ben 7, 8 yaşındayken 200- 300 keçiyi otlatırken şimdi kendi çocuğum 5 dakika serviste geç kaldığı ân ''nerede kaldın?'' diye 10 kez telefonla arıyorum.

Hep bir doğal hayatın özlemini çekiyoruz. Çocuklarımıza kişisel özgürlük alanı açmaya çalışıyoruz. Bu noktadan baktığımızda da çok ciddi bir eğilim var.

Ama küçük bir problem var bu noktada: Biz bütün üretimleri doğal ortamlarla gerçekleştirmeye kalkarsak bu sefer doğadaki bütün bitki ve böcekleri yok oluşa sürüklemiş oluruz.  

Çocukluğumda ben bir okul kıyafetim bir de ev kıyafetim vardı. Ama bugün en büyük problem ''ben bugün ne giyeceğim?'' sorusunun cevabını aramak oluyor. Yani 100 gömlek, 20 ayakkabınız olduğunda bu süreç yetmeyecektir. Önce insanların tüketimi azaltması gerekiyor.

Sınırlı bir şekilde de doğal ürünlere yönelişi sağlamalıyız. Bilinç uyandırmalıyız. Sürdürülebilir bir dünya, sürdürülebilir bir doğa ideali ile üretim modellerini hep birlikte gerçekleştirebiliriz diye düşünüyorum. Doğal bir yaşam oluşturabiliriz.

 

Hatice Aslan Ersan:

Umut olması güzel… Biz çocukluğumuzdaki kokuları, tatları arıyoruz ama bir taraftan da doğadan hiç haberi olmayan bir nesil yetişiyor. Umarız bu farkındalık önce tüketim aşamasında sınırlamaya, ardından da üretime yansır. Sizin de değerli çalışmalarınız herkese faydalı olur diyelim. Bu çerçevede sizin paylaşmak istediğiniz başka bir bilgi var mı?

 

Mustafa Genç:

Hayatımın tüm süreçlerinde ben şunu gördüm: -Benim babam da doğal boya yapardı. Ben önceleri çok  ''ya sen de mi boyacısın? '' eleştirileri ile karşılaştım.-  Akademik anlamda da yaptığım çalışmalarla, yurtdışında eğitimler veriyorum. Onlar o kadar disiplinli yaklaşıyorlar ki… Her yıl bir rengi öğrenmek için beni davet ediyorlar. Akademisyenler, tekstil sektörü temsilcileri, desinatörler…

Ama kendi coğrafyamızda bakış açısı çok daha farklı. Aslında biz bütün geleneğe öyle bakıyoruz. Önce bu bilinci değiştirmemiz gerekiyor.

Sonra dünyaya, evrene karşı olan sorumluluğumuzu bilmeliyiz. Yolda yürürken bile ağacın yaprağını koparmamamız gerektiğini, onun bir canının olduğunu bilmeliyiz. Bir çiçeğin, bir böceğin bu evrende bir yerinin olduğunu bilelim.

Bilinçli bir şekilde hayatımıza devam edelim. Bunu yaptığımızda aslında bu doğal üretimlerin ne kadar kıymetli olduğunu anlayacağız. Tüketirken ona göre tavır alacağız. Yani bir kıyafeti iki defa giyip atmayacağız. O kıyafetin o aşamaya gelinceye kadar pamuk üretimi, kullanılan su miktarı, süreç içerisinde dünyaya verilen zararlar… Çiftçinin emeği, fabrikada kumaşa dönüşmesindeki çalışmalar, boyama… Bütün bu süreçleri düşünerek hareket etmeliyiz.

Zaten öyle olmadığımız için bütün dünyada binlerce çocuk ölürken sessiz kalabiliyoruz. Bu vicdanımızı, duyarlılığımızı kaybetmemiz gerektiğine inanıyorum.

Hepimizin o doğaya farklı bir bakış açısıyla yeniden keşfedercesine dönüp de bakmamız gerektiğini düşünüyorum.

 

 

Yayın Tarihi: 29/05/2024
Okunma Sayısı: 132